22 Aralık 2015 Salı

Kalbi Dinlemek: Kaç Bahar Kaldı?

Daha kaç tane bahar yaşayacağınızı düşündünüz mü hiç? Kaç yıl yaşayacağınızı değil, kaç bahar göreceğinizi soruyorum.

Mühim soru. Sanki şöyle bir tınısı var.

Kaç bahar kaldı?


Bahar mevsimini -en az diğerleri kadar- çok severim. Ve eğer sağlıklı bir şekilde yirmi tane daha bahar yaşayabileceksem; yani istediğim yolları yürüyebilecek, istediğim ülkeleri görebilecek, ve bir sürü insanla tanışabileceksem, kendimi bir işyerine tıkamam. Tam şu anda, yapmak istediklerimi yapmalıyım. Yarın değil, birazdan değil. Manifesto gibi; şu anda.

...

Otoriteyle ve dayatmalarla problemlerim var. Altı yıl boyunca orduda -yani hiyerarşinin ve otoritenin göbeğinde- hayatta kalabildiğime göre bu sıkıntının doğuştan geldiğini sanmıyorum. Ne zaman kazandım ben bu Özgürlüğü?

Geçen aylarda Göçebeliğimin Ankara evresine başlayınca biraz para kazanmak istedim ve bir kafede işe girdim. Çünkü geçen kış gibi olmasını istemiyordum. Fakat, fazla değil, sekizinci çalışma günümde, üç solcu patrondan en sevdiğim -biraz da dayıma benzeyen- benimle daha fazla çalışmak istemediklerini söyledi. Aslında tam olarak böyle söylemedi. "Biraz ara verelim." dedi.

Hâlâ beni aramadıklarına göre oldukça uzun bir arayı kastetmiş olmalı... Halbuki o kafeyi sevmiştim.

Arkadaşımın yoga stüdyosunda ders vermeyi denedim. Yine başaramadım. Çünkü canım yoga yapmak istemediğinde yapmıyordum. Aslında canım ne isterse, onu yapıyordum (Belki de giderek babama benziyorumdur, kim bilir).

Aynı hafta, eskiden gittiğim bir başka yoga stüdyosunda bir sekreterlik ilanı gördüm. Eski hocamı arayıp işe talip oldum. Ancak beni iyi tanıdığını ve bu işi yapamayacağımı söyledi bana. Çünkü sorgulayan bir tiptim, ve evet, beni iyi tanıyordu.

Şimdi bu başarısızlıklarımı biraz sindirdim ve Özgürlüğümün nişaneleri olarak -biraz da gururla- yakama takmaya çalışıyorum. Son 22 aydır beyaz-renkli olmasın diye uğraştığı yakalarına teneke madalyalar iliştiren bir deliyim ben. Sistemin getirdiği çalışma saatlerine uymayı reddediyorum ve içimden gelen çalışma saatlerini kabul ediyorum. Düzenli bir işte çalışacak kadar deli değilim.

Soranlar oluyor: "E peki nasıl geçiniyorsun?" Ah şu para mevzusu!..

Sanırım dert etmiyorum artık bunu. Çünkü üzerine para harcayacak ve beni heyecanlandıran herhangi bir şey görmüyorum artık. Yiyecek dışındaki tüm ihtiyaçlarımı karşılamanın yollarını keşfediyorum:

- Ulaşım; şehirler arası otostopla, şehir içi yürüyerek
- Kalacak yer; dostlarımın desteğiyle*.
- Kıyafet; ömrümün sonuna kadar yetecek kıyafetim var, ne giydiğimi pek umursamıyorum ve ayrıca eskileri Kiki'ye veriyorum, yamalıyor benim için.
- İnternet: Annemin hediyesi, sağolsun.
- Yemek; işte burada biraz problem yaşıyorum. Geçinmek demek benim için istediğim şeyleri yiyebilmek demek. Friganizmi henüz öğrenemedim ve istediğim şeyleri alamayınca biraz üzülüyorum, sonra Siddharta'yı hatırlıyorum. Özenerek okuduğum bu karakter nasıl oruç tutuyorsa, ben de oruç tutabilirim belki (Yine de, keşke biraz Elf peksimetim olsaydı). Son olarak, bu maddeyi sevdiğim kadına değinmeden geçemem. Seda'ya, minnetle ve aşkla: Beni benden daha çok düşündüğü için sürekli desteklendiğimi hissediyorum. Belki de onun sayesinde oruç tutmama gerek kalmıyor.

Şimdilik Mandala atölyeleri, ve zaman zaman Yoga dersleri yapmaktan keyif alıyorum. Mekan sorununu da Çağlar'ın evini açmasıyla çözdük. Armağan Ekonomisiyle asgari düzeyde geçinebiliyorum. Böylece tüm vaktimi sadece yapmaktan keyif aldığım şeylere ayırdım: Topluluk olma, bağlar kurma, dostlar edinme ve gelecekte yaşayacağım kırsalın hayallerini kurma... Sevdiğim şeyleri yapabildiğim için keyfim de fazlasıyla yerinde.

Bağ kurma

22 ay önce işi gücü bırakarak çok yerinde bir karar verdiğimi her gün tekrar tekrar anlıyorum. Eğer sıkıldığınız bir işiniz varsa, onu bırakmak için beklemeyin. Ruhunuzu dinleyin; geriye kaç tane bahar yaşayacağınızı ve bunları nasıl geçirmek istediğinizi düşünün. Belki de göreceğiniz yirmi tane bahar, yirmi tane kış, yirmi tane güz ve yirmi tane yaz kalmıştır. Bunların yitip gidişini, sevmediğiniz bir işi yaparak izlemeye devam mı edeceksiniz?

Kalplerinizin sizi çağırdığı şeyler yapmak istemez misiniz?

Kalbi dinlemek


Son zamanlarda dönüp tekrar tekrar izlediğim bu filmi paylaşmak istiyorum. Charles'ın filmde dediği gibi: Yolunuzu bulmak için kaybolmayı göze almalısınız.

Kalplerimizin Bildiği Daha Güzel Bir Dünya Mümkün.

Kalplerinizi dinleyin, çünkü şu anda yapmak istediklerinizi yapabilirsiniz.




*Ankara'daki kalacak yer sponsorlarıma minnetle: Gülşen, Damla, Cem, Önder, Çağlar ve beni ağırlamak isteyen tüm arkadaşlarım, iyi ki varsınız...