Hayatımın en güzel ve mucizevi günlerinden birini nasıl anlatabilirim acaba? Benim böyle bir yeteneğim yok (Ayrıca ister istemez bugün yaşadıklarımı sansürlemek durumundayım).
Derya ile etkinlik hazırlığı yapmak için Marmaris Amos'a doğru yola çıktık Filiz ve Gülengül ile. Hani hayatın anlamını ararsanız, muhtemelen civarında bir yerlerde bulabileceğiniz bir sabah serinliği vardı o saatte. Berrak, temiz, ümitvar bir sabah. Vega'nın anlamını aradığı sabahlardan birisi, şüphesiz. Gittiğimiz 280 km yolu unutmayacağım (ve hayatımın en heyecanlı yolculuklarından birisi olarak not düştüm). Yolun sonunda bizi bir sürpriz bekliyormuş; bir karşılaşma.
Amos'ta harika bir koyda geçirdik günü. Dünyanın en güzel koyu burası. Dünyanın en güzel sahil taşları bir araya toplanmış. Henüz bilmiyorum ama önümdeki günlerde sacred bir yer haline gelecek bu koy. Burayı asla unutmayacağım (Kendime saklamak istediğim için açıktan yazmıyorum yeri, affedin).
Bugün 7.ayın 7'si. Yani Japonya'da Tanabata. Yani sevgililer günü. Yılda bir kez saksağanlar sayesinde kavuşan sevgililerin günü. Ve ben bunu akşam üzeri fark ediyorum. Burada bir mânâ gizli.
Gece oluyor. Akşam Burcu'yu otogara bırakmak üzere, Turunç'tan Marmaris'e giden çok virajlı ve tırmanışlı yoldayız. Burcu'yu uğurluyoruz.
Ve dönüş yolunda Derya ile yeni bir mucizeye tanıklık etmek üzere gecenin sessizliğinde ilerliyoruz. Ormanın ortasında o dolambaçlı virajlı dağ yolunda tırmanırken bir Tilki çıkıyor önümüze! Anında duruyorum ve O da duruyor. Az gidiyor öteye yolun kenarına, ve durup bana bakıyor! Sanki dünyanın tüm Tilkileri bana bir işaret veriyor ve ben bunun uğrunda her şeyi yapmaya hazırım.
Bana sorarsanız hayatım bir The Smiths şarkısına dönüşüyor.
Gün 16:
Bugün Amos antik kentinde Dolunay'ı izleyerek meditasyona oturuyorum. Dürüst olmak gerekirse, meditasyon yapamıyorum. Öyle bir manzara ile karşı karşıyayım ki, sadece onu seyredebiliyorum.
Buraya bir Tilki'nin gelmesi zor. Ama Tilki zaten yüreğimde dolaşıyor.
Gün 17:
Bazen bir nota duyuyorum. Bir kaç nota. Doğru sıralanmış bir kaç nota. Ve ağlamak istiyorum hemen.
...
Akşam meditasyonu için dünyanın en güzel koyuna indim. Yoğun hislerimden kurtulamıyorum; özlem, yalnızlık, aşk ve hepsinin birleşip beraberinde getirdiği yoğun bir melankoli. Paylaşmak istediğim ve paylaşamadığım her şeyin ağırlığı...
Gözlerimi kapattım, uzunca bir meditasyon denemesi sonrası gözlerimi yeniden açtığımda karşıda Ay doğuyordu denizin hemen üzerinden. Dünkü dolunaylığından pek bir şey kaybetmemiş, kocaman ve kızıl. Sakin küçük bir koyda, ay doğumunu izlerken aklımdan çıkmıyor; fazla değil, sadece iki gün önce, Tanabata gününün mucizelerine tanıklık etmiştim. Aklımdan bu çıkmıyor işte. Meditasyon mu? Güldürmeyin beni...
Her şeye, ama her şeye, şükretmeyi ihmal etmedim. Tilki'me olan bağımı anımsamaya çalıştım. Kendimi sevdim. Om'ladım. Ve bol bol düşündüm. Hayatım; nereden geldim ve ne yana gidiyorum.
Meditasyon için oturduğum sessiz anlardan güç alıyorum. Meditasyon bitince hep aynı yere varıyorum; bekleyecek gücüm var. Hâlâ var. Beklemeye devam edeceğim. Çünkü olmakta olduğum hal bu. Değişene kadar bu.
Gün 18:
Bu sabah eski bir sevgiliyi gördüm rüyamda.
Gün durgun geçti. O güzel koya indim meditasyon için. Ve oldukça geç kaldım, gece olmuştu. İçimde sessizliği sağlamak zor. Aklıma sık sık Seda geliyor ve bitmeyen bir yas var içimde, sanki hiç geçmeyecek gibi. Meditasyon yapamıyorum, yine de uzun uzun denize baktım. Bir ara şezlonga uzanıp uyukladım. Ayaklarımı denize soktum, geçen gün durduğum yerde.
Yalınayak geri döndüm eve...
Gün 19:
Yuva ne demek, bugün onu anladım. Bir de canım yanıyor. 'Burnunun direği sızlamak' denen şeyi anladım şu günlerde. Bu gerçekten anlamını taşıyan bir deyimmiş.
Gün 20, 21, 22, 23, 24
Fethiye, Yakaköy, Tangala çiftliğindeyim. Bazen Tangala'da, bazen bir yaylada Sedir ağaçlarının arasında bazen de harika bir antik kentte, Tlos'ta meditasyona oturdum. Tilki hiç görünmedi. Fakat yoğun bir etkinlik geçirdik. Unutmayacağım çok şey var.
Mesela bir Çam Orman'ında, yanımda kuş tüyü ve pusula ile girdiğim o Council'de, Tilki hikâyemi anlatışımı unutmayacağım. Son sabah insanları uyandırmak için Filiz ve Esin'le yaptığım spontan ve eğlenceli halleri unutmayacağım. Irish mandala ile nasıl yükseldiğimizi unutmayacağım. Ve buraya yazamadığım bir dolu başka şeyi de...
...
Bir Tilki'yi, nadiren görünse de, beklemeye gücüm var. Hâlâ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder