Havacılıkla ilgili bir eğitime gidiyorum. Liseden dostum (erkek) N. de orada. Birlikte gidiyoruz fakat o bir yerde kalıyor. Sanki bir orman gezisine dönüşüyor bu eğitim. Eğitimi aldığım kısım yok, hatırlamıyorum. Eğitim bitmiş. Bir ara tuvalete gitmem gerekiyor. Oldukça kötü eski bir bina. Beton sıvaları dökülüyor. Hatta savaştan çıkmış gibi, yıkılmış yerleri var. Görüntüyü beğenmiyorum ve "insan şurayı bir yaptırır" diye düşünüyorum. Eğitimden sonra otobüslerle dönecektik, ama plan değişmiş. Uçakla döneceğiz. Küçük özel uçaklardan, 5-6 kişilik. Bu durumu N.'ye haber veriyorum ama eğitime katılmadığı için onu bindirmeyecekler. Ben onsuz gideceğim.
*Bu rüyada ilginç olan, uzun bir süredir su ve suyun altına dair gördüğüm imgenin birden bire değişmiş olması. Hatta kadın karakterler de yerini erkek bir karaktere bırakıyor. Suyun altı, yerini havaya bırakıyor. Daha da ilginci, N. kendimi bildim bileli uçaklara ve havacılığa meraklı bir arkadaşım. Benim pek öyle meraklarım olmamıştı. Onun temsil ettiği bir şeyi bilinç dışımdan bilincime getiriyorum. Maalesef ne olduğunu çözemedim. En iyi tahminim suyun altında aradığım ve anima arketipi ile eşdeğer tutabileceğim şey her ne ise, artık bu konuyu geriye bıraktığım ve belki de logos ile alakalı şeylere yöneldiğim olabilirdi. Fakat sonraki rüyalarda hem su altı, hem de eski sevgili geri döndü.
**Tuvalete gittiğim yıkık bina ve o binaya burun kıvırmam çok iyi bir metafor. Üzerine uzun uzun düşünsem de neye tekabül ettiğini bulamadım. Bu bina, bedensel yahut ilkel ihtiyaçlarımla (tuvalet) alakadar olan benliğimin bir kısmını (id?) temsil ediyorsa şayet, bunlara burun kıvırmam aslında daha ulvi şeylerle (havacılık, uçmak) ilgileniyor olmamla alakalı olabilir.
Bilinç dışım bana yol gösteriyor olabilir mi?
(28 Şubat 2020 Cuma - Eskişehir)
Eski bir bilgisayarı çalıştırıyorum. İçerisindeki eski oyunları bulup bunlarla oynuyorum. Tıpkı Amiga gibi bir bilgisayar bu. Etrafımda başkaları da var ama sanırım o kadar önemli değiller, çünkü hiçbirini hatırlamıyorum. Oyunları oynadıkça, eskiden onları oynadığım için, ilerledikçe neler olacağını hatırlıyorum ve bu beni epey heyecanlandırıyor.
*Bu rüyanın yorumu çok büyük ihtimalle hayatımda vuku bulan bir olayla ilişkili. Buna değinmek istemiyorum.
(01 Mart 2020 Pazar - Eskişehir)
Bu rüyayı akşamdan kalma bir haldeyken gördüm. Neredeyse akşama kadar uyudum ve her uyandığımda başım dönüyordu. Hatırladıklarımın bölük pörçük olmasının önemli bir sebebi de bu. Hatırımda kalan bir kaç rüyadan fragmanlar:
(1)
Bir rüyada evleniyordum. Gelin muğlak bir karakter. Tanıdığım birisi olmamasına rağmen eski sevgilim C.'yi andırıyor. Bir çok nitelikleri ortak ve sanki bu kişi oymuş gibi hissediyorum.
(2)
Bir diğer rüyada İstanbul'a gitmişim. Burada nasıl geçineceğimi ve ne yapacağımı bilemiyorum ve kaybolmuş hissediyorum. Bir miktar depresif bir his var üzerimde. İstanbul'da ziyaret etmek istediğim insanların bir listesini yapmaya çalışıyorum. Bunlardan ikisi ilkokul arkadaşlarım D. (kadın ve hatırladığım ilk aşkım) ve diğeri de M. (erkek, yine ilk dostlarımdan diyebilirim). Sonradan fark ediyorum ki bu ziyaretler aslında bir oyalanmaca. Asıl derdimi (geçinme meselesi ve depresif hali) görmezden geldiğimi ve içsel bir kaçış yarattığımı kavrıyorum. Bir noktada eski bir arkadaşım F.'yi görüyorum (F. hayatında oldukça spritiüel ve derinlikli bir insandır, beni bir hayli tetikleyen bir modu olsa da, genellikle onun tecrübelerinden yararlanmışlığım çoktur. Benim için ender kadın elder'lardan birisi diyebilirim). Bana 'gerçekten içimden gelen şeyin' ne olduğunu soruyor. Likya Yolu'nda rehberlik etme konusu gündemime geliyor birden. Kendimi Likya Yolu'nda bir şeyler yaparken buluyorum. Ama hissi öyle muhteşem gelmiyor. Hâlâ bir miktar depresif hissim var. Muğlak bir şekilde bitiyor rüya.
(3)
Üstteki rüyalardan ayrı gibi duran bir başka fragman. Ankara'dayım. Bir yere gideceğim ve bu yere haritadan bakıyorum. Bir dolmuştayım. Yanımda daha önceki bir eski sevgilim S. var. Güya arkadaşız. Bir şeyler konuşuyoruz, eskisi gibi hissediyoruz, fiziksel olarak da yakınlaşıyoruz ve sonra öpüşmeye başlıyoruz.
*Yorumlaması çok zor. Bir kadın ve erkeğin olduğu ikinci rüyada anima ve animus (yahut logos mu demeli?) arasında bir denge var gibi görünüyor. Öte yandan bu dengeli görünen ziyaretlerin beni oyaladığını düşünüyorum. Asıl yapmam gereken şey sanki daha macera dolu ve bana has bir eylem: Başkası yok, ben ve Likya Yolu. Yine de istediğim enerjiyi vermiyor olmasını nasıl açıklayacağım?
**Fazla değil bir iki gün öncesinde eski sevgili motifinden kurtulduğumu zannetmiştim. Hayatımda gerçekleşen bir takım olaylar, sonlanmalar neticesinde bu çok anlamlıydı. Ve hatta kutlamak istemiştim bunu. Öte yandan emin değilim hâlâ... Yine de ilk rüyada bir evlilik, sonuncusunda ise öpüşme var. Her ikisinde de birleşmeye dair bir şeyler. Belki de bu konuyu arkada bırakabiliyor olmama dair bir analoji olarak okunabilir. Son rüyada bir haritam olması ve hedeflediğim bir yerlere gidecek olmam, birleşme analojisiyle de uyumlu. Kendi içimde birleşmiş hissediyorum ve bir yandan da psişemin amacını gerçekleştirmeye doğru hareket ediyorum.
Bir Ankara dolmuşu ise bugüne kadar gördüğüm en yerli motiflerden birisi :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder