Gün 54:
Tilki Yuvası'ndaydım yine. Geceyi bekledim. Uykum vardı, gözlerimin kapanma olasılığına rağmen oturdum Yuva'nın dibine. İyiyim. Huzurluyum. Doğru yerdeyim. Olmam gereken yer burası.
Hava serin. Üşüyebileceğim kadar serin. Ay çok küçüldü. Perseus'a dönük oturuyorum. Yıldız kaymıyor artık, ya da kayıyorsa da ben göremiyorum. Buralarda ışık kirliliği çok yoğun.
Sık sık anlatırım; ölmeden önce yapmak istediğim şeylerden birisi (hatta sanırım listenin ilk sırasında) Güney yarı kürede bir yerlere gidip yıldızları izlemek (Mesela uzun bir gemi yolculuğu çok harika olurdu). Bu yarı küredeki bütün takımyıldızları öğrendim sayılır. Kafamı kaldırdığımda neyin nerede olduğunu biliyorum.
Ve insan nasıl bilmediğini bilmiyorsa, bildiğini de biliyor*. Yıldızları unutmam mümkün mü artık? (Dikkat, şu son soru cümlesinde gerçeklik ve metafor aynı oranda ve yoğunlukta kullanılmıştır).
İlk kez gökyüzüne bakıyormuşçasına bir An yaşamak için onca yolu gitmek istiyorum. Bu dünyada yaşamak için daha anlamlı bir sebep de hayal edemiyorum zaten...
Gün 55:
Orman'a gittim. Yine görünmedi Tilki. Zaman zaman cool bir biçimde, zaman zaman yalvarırcasına bakındım etrafa, onu aradım, aramıyormuş gibi yapamadım, meditasyon denedim, uyukladım. Fakat yok. Gelmiyor.
Bu gelmeyişler -ve daha önceki gelişler- acaba sandığım şey mi? Şayet öyle ise, çok yazık oldu o sandığım şeye.
Sanki Evren'in derinlerinde bir yerde bir anlaşmanın parçasıydım (ve parçasıydık). Ve tüm Tilkiler bize bir haber muştulamak istiyordu. Öyle miydi gerçekten?
İnsan kalbini açınca bir çok şey mümkün olabilir. Ancak kalbi açmaya vesile olan her şey ve herkes, kapatmaya da vesile olabilir. Bu Evrende her şey ya çift taraflı çalışır, ya da hiç çalışmaz.
(Daha da muğlak yazamazdım sanırım, aferin bana)
Gün 56:
Tilki Yuvası'nın yanında ve karanlıkta meditasyon denemesi. Rüzgârlı bir gün, ve etraftan duyduğum seslerden irkiliyorum. Sanki arazide birileri geziniyormuş gibi, çeşitli mekanlardan gelen çeşitli sesler. Bir de Burcu'nun kırık fayanslardan yaptığı ağaç süsünden gelen; hep bir hatırlatıcı, hep bir hatırlatıcı, hep...
Gün 57:
Uzun süre sonra yeniden meditasyon halini hissedebildiğim bir gün. Odaklandığım, sessizleştiğim, içime dönebildiğim. Şükür.
Artık Tilki'yi görmek için Orman yoluna daha da az gider oldum. Buna üzülüyorum. Öte yandan Yuva'ya olan bağlılığım artıyor her geçen gün. Ayrıca ilk günlere oranla inanılmaz eğlenmeye de başladım. Daha Yuva bitmeden gelen bir tatmin duygusu var.
Gün 58-59:
İki gündür Tilki Yuvası'nın yanındayım. Tilki'nin yuvasına gitmek yerine O'nu yanıma getirerek bir çeşit hile yapıyorum. Fakat yorgunluktan halim yok. Ev iki gündür çok kalabalık, çalışma daha yoğun, hissettiğim sorumluluk da daha fazla.
Meditasyon yapabilmeye başladım, fakat uzun süre oturmuyorum. Yuva'nın duvarlarında gözle görülür bir yükselme var, ve bende yoğun bir tatmin duygusu yaratıyor.
Serin akşamlar; her şey çok berrak.
Gün 60:
Rutine bağlandı meditasyonlarım. Yuva'nın yanında ve yatmadan önce. Yıldızlar, serinlik ve Yuva'nın duvarlarına bakıp hissettiğim tatmin duygusu...
Kaç gündür Tilki'yi gördüğüm yere gidemiyorum. Pişmanlık duyuyorum. Bu ne tuhaf bir metafor böyle. Tilki'yi, O'nunla kurduğum bağı ve O'na atfettiğim anlamı çok özledim.
Gün 61:
Bugün meditasyon sırasında yalnız değildim, Ela ve Melih eşlik etti bana.
"Kimler geldi kimler geçti" Foto: Züriye |
Gün 62:
Bugün ilginç bir şey oldu. Neden bilmiyorum** ama meditasyon yapmayı unuttum. Gerçekten çok yorgun olduğum bir gündü, kalabalıktık ve zihnim dağınıktı. İki ay geçti ve ilk kez bir meditasyonu aksattım. Aklıma bile gelmedi. Üzgünüm, çünkü değişen şeylerin içselleştiğini muştuluyor olabilir...
Kazasını tutsam kabul olur mu?
Gün 63:
Bugün Züriye ile Yuva'nın yanında meditasyon yaptık. Serin bir gün. Keyifli bir meditasyon oldu. Ülker (ve Boğa) Yuva'nın üzerinde yükseliyordu. Biraz daha karanlık bir yerde olsaydık tatlı tatlı mavi ışımasını seyredebilirdim. Eğer Ülker yükseliyorsa bu benim için harika bir haber: Artık Kış geliyor (Winter is coming).
Bu sene Kış'ın gelmesini her şeyden daha fazla istiyorum. Evet Tilki Yuvası'nı sağlıklı bir şekilde bitirebilmemiz için Yağmurlar gelmeden sıvasını yapmamız gerekiyor, biliyorum.
Yine de;
Kış gelsin artık.
* Dolaysıyla asıl meselenin de bildiğimizi bilmediklerimiz ile bilmediklerimizi bildiğimiz şeyler olduğunu iddia etmek mümkün. Fakat çok da emin değilim... (Şair burada bilmek derken zihinsel bir biliş de dahil olmak üzere, varoluşun her türlü bilgisini kastetmektedir. Bir Matrix içinde yaşadığımıza dair sezgisel bilgi ya da birisinin sizin ruh eşiniz olduğuna inanmanız, ya da enerjinin, kütlenin ışık hızının karesi ile çarpımına eşit olduğu bilgisi gibi, hepsi aynı yerden gelmektedir, diyor. Hatta dedim bile.)
** Açıkça yalan söylüyorum size. Aslında nedenini gayet iyi biliyorum ancak burada açık açık yazamam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder