Ne zaman şu albümü dinlesem kendimi Yalova'ya, Termal'e ışınlanmış bulurum. Sabaha karşı dönen insanlara bakarken, yumuşacık müzik, yarı uykulu yarı hûlyalıyım, bir minik uyku, belki bir rûya, sonra bir daha uyanıp dönenleri izlerim, izlerim ama rüya gibidir bu da, yavaş yavaş gün aydınlanır, tahta parkenin kenarında pudra dökülmüş, dönenler rahatça dönsün diye, sonra defteri açar iki şey karalarım, biraz çizerim, biraz ağlarım -şifa ağlaması bu- sonra yine uyuyakalırım, bir rûya daha, sonra uyanır biraz ayılırım, birisi bir diğerinin üstünü örter, iki kişi dönmeye devam eder, ben izlerim, şifayı hissetmeye devam ederim, yumuşacık, usul usul akar, tıpkı kenar pencerelerden içeriye vuran sabahın ilk ışıkları gibi her şey. Hayatımda din denen şeye samimiyetle en yaklaştığım yerdi Dergâh... Bir de Oruç Baba'nın sesi ayrı bir hüzünlü geliyor artık. Özellikle Veysel Karani'yi söylerken...
Ocean of Remembrance 2014, 2015 ve 2016 yazlarında Dergâh'ta geçirdiğim günlerin anısına... |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder