12 Mayıs 2020 Salı

Rüyalar - XV

(13 Mart 2020 Cuma - Eskişehir)

Dansa gidiyoruz. Bir terslik var. Bir ofise alıyorlar bizi. Meğer birilerinin dansı bırakmasına karar vermişler, bunu açıklayacaklar. Hocamız B. tek tek söylüyor. İkinci sırada benim adımı sayıyor. Diğer isimler N., E., A.*, belki birileri daha var ama ben bu üçünü hatırlayabiliyorum. Dansı bırakması söylenen bir kaç kişi ortalıkta bile değiller, gelmemişler. Sıkışık hissediyorum (Adeta eski sevgilinin terk etmesi gibi bir sıkışıklık hissi, şok ve çaresizlik... Şüphesiz bu iki konu arasında duygusal dünyamda bir bağlantı var). İtiraz ediyorum. Bizi sınayıp sınamadıklarını soruyorum. Çünkü biz emek veren aktif dansçılarız, bunu söylüyorum. Meğer ne kadar aktif olduğumuzla bir ilgisi yokmuş. "Tarzınızla ilgili" diyor B.. Bizim dans tarzımız diğerlerini de kötü etkiliyormuş. "Özellikle filanca ekolden gelenlerin hiçbirisini istemiyorum." diyor. Sonra bu insanların dansa kattığı zenginlik ve çeşitlilikle alakalı uzun bir nutuk çekmeye girişiyorum. B. ikna olabilir gibi duruyor. Bir ara bizim istekliliğimizi test ettiğinden emin gibi oluyorum. Öyle ki, 'ben bir yere gitmiyorum' diye bir moda bürünüyorum. Kalıp savunacağım, hem kendimi hem diğerlerini...

- Bir takım detaylar: B.'nin bir asistanı var gibi. Muğlak. Tanımadığım birisi ya da İstanbul'dan şu partiye gelen ve hiç hazzetmediğim burnu havada görünen eğitmen de olabilir. Ona benziyor. Onu ikna edebilirim gibi geliyor. Pasif. Ama zaten ipler onun elinde de değil. Asıl B.'yi ikna etmem gerek. 

*Burada beni de dahil edince bir dörtlü oluşuyor. Bunlardan ikisi kadın ikisi erkek. Bunu biraz zorlama ile bir mandalaya benzetmek istiyorum ama yeterli done yok. 

-B. bir kadın olduğu için konu yine anima ile alakalı. Asistan bir erkek ama yetkisi yok. Sanki animam hâlâ bendeki bir şeyleri onaylamıyor, benim başka türlü davranmamı istiyor gibi. Rüya dizisine bir bütün olarak bakmadıkça bunların anlamlarını çözmek çok zor.
-Ya da aslında yaşadığım ayrılığın berrak bir açıklaması olarak okumak da mümkün. Ama bilincimde açıklayabildiğim şeyi neden bilinç dışım yeniden önüme sürüyor? Bu kadar açık anlamlar yeterli gelmiyor bana ve daha derinine bakmaktan kendimi alamıyorum.

...

Aynı sabah, ikinci rüya. Sembozlizmi oldukça açık olduğu için buraya yazmaya çekiniyorum. Yine C. ile alakalı ve içimin yine bolca sıkıştığı bir rüya. Önceki rüya ile ilişkilendirmek mümkün.


(14 Mart 2020 Cumartesi - Eskişehir)

Bir dizide oynuyormuşum, B. ile. O baş rolü oynayan esas kız, ben ise yan roldeki esas oğlanı oynuyorum. Güya arkadaşız. Ama dizide rol icabı aramızda bir şeyler oluyor ya da olacak. Senaryo böyle. Bir yatak odası sahnesi çekilecek. Ya da biz bir sebepten bir yatak odasındayız. Hangisi emin değilim. Fakat gayet doğal bir şekilde sevişiyoruz. Düşünmeksizin, ikimiz de istiyoruz bunu. B.'nin sevgilisi C.'de oralardaymış. Hiçbir duygu hissetmiyorum, suçluluk hissetmiyorum. Sadece bir şeylerin yanlış olduğunu biliyorum. Duygusuz. Sadece biliyorum. Böyle olmamalıydı. Peki şimdi ne olacak? Bunu da bilmiyorum.

(Bir yandan artık C.'yi görmek istemiyorum rüyalarımda, dolayısıyla artık bilinç dışım sanki bana oyunlar oynuyor gibi. Onu benzettiğim başka kadınlarla yeni kurgular yaşıyor gibiyim -B. C.'ye çok benzeyen bir kadın. En nihayetinde rüyalarımdaki insanlar bendeki bir duygunun ya da bilinç dışımda bulunan bir bilginin temsilleriyse eğer -öyle olduğunu sanıyorum- o zaman kişinin kim olduğu değil burada önemli olan, duygunun aynı duygu olması. Dolayısıyla soru şuna dönüşüyor: Bu duygu bana ne anlatmaya çalışıyor?)


(15 Mart 2020 Pazar - Eskişehir)

İki rüya:

- Kocaman bir sınıftayım. Büyük bir salon gibi, ama aynı zamanda bu bir trenin vagonuymuş. Önden sigara kokuları geliyor. Nereden geldiğini bulup önlem almaya çalışıyorum. Kendime destek olacak birilerini arıyorum.

- Askeri lisedeyim ya da Harp Okulu. Kendime yapacak bir şey bulamazsam piyade sınıfını seçeyim bari diyorum. Bu durum beni çok sıkıştırıyor. Bir yerde N.'yi görüyorum. Okula sırf birileri istedi diye ot sokmuş. Ayak bileğine gizlemiş. Kapıda yakalanmasına rağmen yine de geçirmeyi başarmış.*

*Lise ve sonrasına dair pek rüya görmedim yıllarca. Bir süredir buralardan bir bağlam yakalamış olabilirim. O dönemlerden çözülecek bir şeyler yüzeyleniyor diye umuyorum. Inner child çalışmalarımı genellikle çocukluğuma yaptığım uzun bir dönemi arkada bıraktım. Sonrasında ergenliğimi çalışmaya başlayınca orada da bir çok sıkışmış duygu ve enerji keşfettim. Şimdi bu rüya epey önemli gibi geldi.


(18 Mart 2020 Çarşamba - Eskişehir)

Bir çeşit frizbi, biraz daha büyükçe belki, bunun üzerine çıkıp yerden havalanıyorum. Bu bir oyuncakmış ama ben taşıt olarak kullanabildiğimi keşfediyorum. Upuzun bir caddeyi (muhtemelen Bornova'daki Mustafa Kemal Caddesi'ni) boydan boya aşıyorum. Merkeze vardığımda İ. ve B.'yi görüyorum. Yanlarında onların başka arkadaşları da var, beni görüyorlar frizbi ile yolculuk yaparken. O sırada telefonlarını çıkarmış bir şeyleri çekiyorlar ve tesadüfen beni de videoya kayıt ediyorlar böylece. Kaydı izleyip çok gülüyoruz. Dönüşte de bu sefer başka arkadaşlara (B. ve E.?) rastlıyorum. Uçmak o kadar keyifli ve muhteşem ki, heyecandan kalbim atarak uyanıyorum.

*Bir zamanlar sevgili A. bana uçan halıya binen bir masal kahramanı olduğumu söylerdi. Rüyanın yarattığı ilk çağrışım bu oldu.


The Flying Carpet - Viktor Vasnetsov, 1880


(19 Mart 2020 Perşembe - Eskişehir)

Köpek dişim sallanıyor ve kendim çıkarmalı mıyım yoksa düşsün diye beklemeli miyim diye kararsızlık yaşıyorum.

*Bir kaç ay önce dişlerimin döküldüğü başka bir rüya görmüştüm. Dişler köklerle (ve aile ile) ilişkilendirilir klasik sembolizmde. Dişlerin dökülmesi de yaygın bir rüya motifidir. Her zamanki gibi, ne anlattığından emin olmak için uzun bir rüya dizisini incelemek daha sağlıklı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder