Bir Milyon Hayat Yaşayan Kedi
Bir Yoko Sano masalı
Bir zamanlar, bir milyon hayat yaşamış bir kedi vardı.
Bir milyon kere öldü ve bir milyon kere yaşadı.
Kaplan gibi çizgileri olan, müthiş tekir bir kediydi.
Bir milyon insan onu sevdi,
ve bir milyon insan, o öldüğünde ağladı.
Ama kedi bir kez olsun ağlamadı.
Bir keresinde kedi, bir krala aitti.
Kedi kraldan nefret ediyordu.
Kral savaşmakta ustaydı, bu nedenle hep savaşlara giderdi.
Giderken kediyi şaşaalı bir kafese koyar, yanında götürürdü.
Bir gün, serseri bir ok kediye isabet etti ve kedi öldü.
Savaşın ortasında kral kediyi ellerine aldı ve ağladı.
Kral savaşı terk edip kalesine, evine döndü.
Sonra kediyi kalesinin bahçesine gömdü.
Bir keresinde kedi, bir denizciye aitti.
Kedi denizden nefret ediyordu.
Denizci kediyi dünyanın tüm denizleri ve limanları boyunca yanında gezdirdi.
Bir gün, kedi gemiden denize düştü.
Kedi yüzme bilmiyordu.
Denizci çarçabuk bir ağ ile yakaladı kediyi ve onu gemiye çekti.
Ama kedi sırılsıklam olup ölmüştü.
Denizci, artık ıslak bir paçavraya dönen kediye sarıldı,
ve hüngür hüngür ağladı.
Sonra kediyi uzak bir kıyı-şehrinin meydanında bir ağacın altına gömdü.
Bir keresinde kedi, bir sirk sihirbazına aitti.
Kedi sirkten nefret ediyordu.
Her gün, sihirbaz kediyi küçük bir kutuya koyuyor,
ve sonra kutuyu testereyle ikiye bölüyordu.
Sonra kediyi sapasağlam olarak kutudan çıkarınca,
seyirciler alkışlayıp, neşeleniyordu.
Bir gün, sihirbaz bir hata yaptı ve kediyi de ikiye böldü.
Sihirbaz kedinin iki parçasını aldı, her biri bir elinde sallanıyordu,
ve hüngür hüngür ağladı.
Kimse alkışlamadı ve kimse neşelenmedi.
Sonra sihirbaz kediyi sirk çadırının arkasına gömdü.
Bir keresinde kedi, bir hırsızın kedisiydi.
Kedi hırsızlıktan fazlasıyla nefret ediyordu.
Hırsız geceleri şehre giderken kediyi de yanında götürüyordu hep,
tıpkı bir kedi gibi, karanlık arka sokaklardan sıvışıyordu.
Hırsız sadece köpeği olan evleri soyuyordu.
Köpekler kediye havlarken, o da güvenle eve giriyordu.
Bir gün, kedi bir köpek tarafından ısırıldı, ve öldü.
Hırsız kediyi ve çaldığı bir elması da kucaklayarak arka sokaklardan yürürken,
hüngür hüngür ağladı.
Sonra evine gitti ve kediyi küçük avlusuna gömdü.
Bir keresinde, kedi yaşlı ve yalnız bir dulun kedisiydi.
Kedi yaşlı ve yalnız duldan gerçekten nefret ediyordu.
Dul, her gün kediyi dizlerinin üzerine oturtup,
küçük penceresinden dışarıyı izliyordu.
Kedi tüm gün dulun dizleri üzerinde yatıyor, kestiriyordu.
Zamanla, kedi yaşlandı, ve öldü.
Kocamış yaşlı dul, kocamış yaşlı kediyi kucakladı,
ve tüm gün ağladı.
Sonra kediyi bahçesindeki yaşlı bir ağacın altına gömdü.
Bir keresinde, kedi küçük bir kızın kedisiydi.
Kedi çocuklardan gerçekten nefret ediyordu.
Küçük kız, ya kediyi sırtına alıyor,
ya da kediye sıkıca sarılarak uyuyordu.
Kız ağladığında, gözyaşlarını kedinin üzerine siliyordu.
Bir gün küçük kız, yine kediyi sırtına aldı,
boynuna da bir kuşak sarmıştı ve kedi boğulup öldü.
Küçük kız, boynu sarkık kediyi kucakladı,
ve tüm gün ağladı.
Sonra kediyi bahçesindeki bir ağacın altına gömdü.
Kedi, ölmeyi hiç önemsemedi.
Bir keresinde, kedi hiç kimsenin kedisi değildi.
Bir sokak kedisiydi.
Hayatında ilk defa, kedi, kendisine aitti.
Kedi kendisini gerçekten çok ama çok seviyordu.
Biliyorsunuz, o müthiş tekir bir kediydi,
Şimdi de müthiş bir sokak kedisi oldu.
Tüm dişi kediler onun eşi olmak istediler.
Kimi ona hediye olarak büyük balıklar getirdi.
Kimi ona hediye olarak en iyi fareleri getirdi.
Kimi ona hediye olarak kedi nanesi getirdi.
Kimi ise, onun mükemmel bir kaplanınki gibi tüylerini yaladı.
Kedi şöyle dedi: “Ben bir milyon defa öldüm. Bunca zaman sonra, bunlar ne kadar da anlamsız şeylermiş!”
Kedi kendisini hiç kimsenin sevmediği kadar çok sevdi.
Ona yüz vermeyen tek bir dişi kedi vardı.
Bu çok güzel beyaz bir kediydi.
Kedi, beyaz kedinin yanına gitti ve dedi ki: “Ben bir milyon defa öldüm!”
“Öyle mi.” dedi beyaz kedi sadece.
Kedi buna biraz sinirlendi, çünkü biliyorsunuz, kendisini herkesten daha çok seviyordu.
Ertesi gün ve sonraki gün kedi, beyaz kedinin yanına gidip:
“Sen henüz tek bir yaşamını bile tüketmiş değilsin.” dedi.
“Öyle mi.” dedi beyaz kedi sadece.
Bir gün kedi, beyaz kedinin karşısında durdu
ve tek hamlede üç parende attı.
Sonra dedi ki: “Bir keresinde, ben bir sirk kedisiydim.”
“Öyle mi.” dedi beyaz kedi sadece.
Kedi “Biliyorsun, ben bir milyon defa öl...” diye başlamıştı ki, değiştirip beyaz kediye:
“Yanında dursam senin için sorun olur mu?” diye sordu.
“Hayır” dedi beyaz kedi.
O günden sonra kedi, hep beyaz kedinin yanında durdu.
Beyaz kedinin birçok ama birçok küçük kedi yavrusu oldu.
Kedi bir daha “Ben bir milyon defa...” demedi.
Beyaz kediyi ve onun tüm yavrularını kendisini sevdiğinden daha da çok sevdi.
Zamanla, tüm yavru kediler büyüdü,
ve kendi yollarına gittiler.
“Hepsi de muhteşem kediler oldular, değil mi?”
dedi kedi, memnuniyetle.
“Evet.” diye mırıldadı beyaz kedi yavaşça.
Beyaz kedi biraz yaşlandı.
Kedi ise daha yavaşça mırıldanıyordu artık.
Ve beyaz kediyle daima birlikte yaşamak istiyordu.
Bir gün beyaz kedi, kedinin yanında uzandı, sessizce ve artık kıpırdamaksızın.
Kedi hayatında ilk defa ağladı,
tüm gün ve tüm gece boyunca.
Sonraki tüm günler ve tüm geceler boyunca, milyon ve milyonlarca gözyaşı döktü.
Günlerce ve gecelerce, kedi ağladı,
ta ki bir gün, güneş tepede ışıldarken, ağlamayı durdurdu.
Beyaz kedinin yanına uzandı, sakince ve artık kıpırdamaksızın.
Kedi bir daha hayata gelmedi.
Sano Yoko
1977
(Daha önce Yukari'den duyduğum bu çocuk öyküsünü/şiirini 2010 Eylül'ünde çevirip eski blog'umda paylaşmışım. Şimdi çeviriyi güncelleyip eksik görselleri ekleyerek yeniden paylaşmak istedim.)