12 Nisan 2020 Pazar

Bir Kendini İyileştirme Hikâyesi

Giriş

"Geçen sene sanırım Nisan ayında (tam bir yıl olmuş sanki), sıcak bir İzmir akşamüstünde, ofisi Konak ile Alsancak'ın tam ortasında bulunan terapistimin odasındaydım: Ortadaki ikea sehpası, üzerinde bir sürahi su, bir bardak ve her zaman dolu olan peçetelik... Son iki günü mütemadiyen ağlayarak geçirmiştim ve terapistime bu acıya bir son vermesi için yalvardım. Terapistin samimi ve gerçek bir şefkatle dolu olduğunu görebiliyordum o sırada, ancak çaresizdi. Bir süredir olumlu bir ilerleme geçirdiğimi zannediyordum, fakat bir hafta içinde bütün ilerleme yerle bir olmuştu. Başladığım yere dönmüştüm; hatta daha bile kötü bir durumdaydım. O bunu itiraf etmese de bakışlarından anlıyordum. Gözlerini irice açmıştı. Çektiğim acı karşısında o da acı çekiyordu. "Doğukan Bey" dedi şefkatle, "yeniden ilaç kullanmaya başlamayı düşünebilirsiniz. Size önerebileceğim bir  kaç psikiyatrist..."

Filmlerdeki gibi oldu. Artık söylediklerini duymuyordum ya da duyduğum şeyi anlayamıyordum. Yoğun bir hayal kırıklığı içinde ağlamam durdu. İçimde yükselen kaygı, öfke ve isimlendiremediğim karmakarışık duygu çorbasına mahkum, boş boş bakıyordum. Son umudum terapistimdi, o da yardımcı olamadığına göre her şeyin sonuna gelmiştim. Günlerdir kendimi nasıl öldürsem diye google'da aramalar yapıyordum zaten: "En acısız ölüm yöntemi nedir?" Geriye, sahneyi hazırlamak ve son notumu bırakmak kalmıştı. Kafamda o da hazırdı; hayatımda yeterince drama olduğu için sahneleme konusunda uzmandım zaten. Tamam. Buraya kadarmış. Teşekkür edip çıktım.

Ağlayarak Alsancak iskelesine kadar yürüdüm. Kimseyi arayamıyordum. Çünkü arayabileceğim kimsem yoktu. Aslında bu derece yalnızlık ve acı çekme, oldukça enteresan bir deneyim. Ormanda gezinirken ve yavaş yavaş kaybolurken daha önce hiç rastlamadığınız büyülü bir bataklığı keşfetmek gibi. Bataklık sizi içine çekerken, daha önce hiç görmediğiniz detayları fark ediyorsunuz: Farklı kokular, farklı renkler, farklı duyumsamalar... Ormanın dibi. Artık kayıpsınız. Varoluşun sonu burasıymış meğer... Alsancak iskelesinin önünde yere oturmuş ve tutunabileceğim hiçbir şey kalmadığı o anda Yaradan'a ağlamaya başladım. "Eğer," dedim "bana şimdi bir işaret göndermezsen bu akşam kendimi öldüreceğim. Bitti. Buraya kadar. Eğer gerçekten var isen, bunu göstermenin tam zamanı."

Ve gösterdi.

..."

Unutmak istemediğim bir günün fotoğrafı. Ağustos 2018. Zenit 11


Bu bir Self-healing hikâyesinin girişi. Benim hikâyemin giriş kapılardan birisi. Defalarca dibi görmeme rağmen, en en en dibi gördüğüm günün hikâyesi. Ve evet, bir destek geldi - geldi ki hayattayım. Sonrasında olan biten her şey de oradan çıkmak için birbirinden farklı çabaları içeriyor. Diliyorum ki bunları da derli toplu yazabileyim. Henüz oturmadılar, demleniyorlar. Elbette her hikâye gibi kimi şeyleri anlatırken çarpıtmak, abartmak, küçültmek, değiştirmek ya da anlatıyı metaforlara boğmak kaçınılmaz olacak. Zamanı gelince onları da anlatma niyetindeyim...

Şimdi, geçtiğimiz uzun aylar boyunca beni yavaş yavaş şifalandıran kimi kaynakları paylaşacağım.

...

Kendini iyileştirmek derken self-healing diye isimlendirilen geniş bir alanı kastediyorum. Üzerine uzun zamandır yazmak istediğim, ancak her niyetlenişimde haddim olmadığını düşünerek vazgeçtiğim bir girişim bu. Haddim olmadığını söylerken son derece dürüstüm; ne psikolojiden anlarım, ne de akademik bir altyapım var. Hatta burada bahsettiğim konuya hakim olmadığım gibi, tam olarak iyileşmiş de sayılmam (Healing denen şey galiba hiç bitmiyor). Hikâyenin hikâye unsurlarını gelecek bir zamana saklayarak, son iki yılda okuduğum ve fazlasıyla faydasını gördüğüm kitapları ve yine paylaşımlarından ziyadesiyle olumlu etkilendiğim instagram hesaplarını aşağıda bulabilirsiniz. Eğer bu yolculukta karşıma çıkan bazı insanlar, bazı kitaplar, hatta bazı instagram hesapları olmasaydı muhtemelen yaşıyor olmayacaktım. Bu nedenle bu derleme, bir minnet göstergesi olarak da düşünülebilir. Ve dilerim bir başkasına destek olur.

...

Okuyup faydalandığım ve aşağıda önerdiğim kitaplar, modern psikolojiden felsefeye oradan da spiritüel kişisel gelişim kitaplarına dek geniş bir alanı kapsıyor. İnsan çaresiz kaldığında yardıma tamamen açık hale gelebiliyor ve kalıplaşmış yargılarını da tek tek bir kenara bırakabiliyormuş. Bunu deneyimledim ve bir zamanlar burun kıvırdığım kitaplar sayesinde rahat nefes alıyorum şimdi. Çaresizlik eğer sizi de öldürmediyse, muhtemelen büyük bir hediye almış olabilirsiniz. Benim kendimde çözümlemeye çalıştığım travmanın -ki bu kelimeyi, kullandığımız geleneksel anlamın sınırlarını esneterek söylüyorum- birden fazla olduğunu da ifade etmeliyim. Bunların içinde ihmale bağlı çocukluk travması, atalardan taşıdığım travmalar, mizacımdan kaynaklanan zorlu karakter özelliklerim, gençlik ve yetişkinlik hayatımın çeşitli dönemlerinde yaşadığım bazı olayların yarattığı travmaları sayabilirim. Elbette şu açıdan şanslıyım; travma deyince ilk akla gelen kaza, felaket, taciz ve tecavüz gibi olaylara maruz kalmadım. Ancak iki yıldır geçirdiğim yoğun iyileşme sürecinde ilk anladığım şeylerden birisi, bu konudaki gerçekliğin öznel olduğu, yani kişiden kişiye değişebileceği oldu. Dolayısıyla bunu travma olarak isimlendirmekten geri durmayacağım. Benim perspektifimden bu, gerçek. Benim gerçeğim.

Üzerine çalıştığım belli başlı konular kabaca; (1) bu hayatta varoluş sebebimi araştırmayı, anlamayı ve inşa etmeyi, (2) aile, arkadaş ve romantik ilişkilerimde ortaya çıkan ve bilinç dışımdan gelip kontrol edemediğim duygusal ve dürtüsel tepkilerimi, (3) yas, öfke, kaygı gibi güçlü duygularla başa çıkabilme alanlarını, (4) hem fiziksel hem duygusal sınırlarımı keşfetmeyi ve onlara sahip çıkmayı, (5) suçlamayı bırakıp elimde olan şeyleri olmayanlardan ayırt etmek ve yaşamımın sorumluluğunu alabilmeyi ve (6) şemalarımı değiştirebilmeyi kapsıyor. Genel olarak "Kendini Bil" (Nosce te ipsum) mantrasının gereği olan her şeyi kapsıyor da diyebiliriz kısaca. Son olarak (7) empati becerimi geliştirebilmek için de epey çaba sarf ettiğimi eklemeliyim. Bu son madde yönü itibariyle öncekilerden farklı; şimdi değinmeyeceğim ama umarım anlatmayı becerebilirim (Hatta, acaba narsist bir insan değişebilir mi sorusuna cevap ararken dünyanın gidişatına dair fikirlerimi de sunabilirim).

...

Sinirbilim (neuroscience) alanının ortaya çıkması ve gelişmesiyle önceden hayal dahi edilemeyen araştırmaların kapısı aralanmış oldu. Birbirinden uzak gibi görünen iki alanın da yavaş yavaş iç içe geçtiğini ya da benzer yaklaşımlar geliştirdiğini görüyoruz. Bunun en basit ve bilinen örneği olarak, bir zamanlar faydasız spiritüel bir çaba gibi görünen yoga, meditasyon, nefes ve beden çalışmalarının, son 10-20 yıldır modern psikoloji araştırmalarına konu olması ve faydasının kanıtlanmasını öne süreceğim (Aşağıda yer alan kitaplardan bazılarını kaynak olarak gösterebilirim). Fakat bununla sınırlı değil. Doğu mistisizmi her geçen gün Batı akılcılığında kendine yer ediniyor. Her etkileşim çift taraflı olduğu için -ve daha az görünür olsa da- Batı akılcılığı da kendisine bu Doğulu yöntemler arasında yer buluyor. Ben bu durumu, iki alanın birbiriyle örtüşmesi olarak okuyorum. Eski mistiklerin içlerine bakarak bulduklarının şimdi beynin içine bakarak teyit edildiği bir zaman dilimindeyiz. Bu bilimsel ilerlemenin, bugün hâlâ safsata ya da pseudo-science (sözdebilim) kabul ettiğimiz kimi mistik yaklaşımları da zamanla yere indireceğini ve ayaklarının yere bastığını göreceğimizi sanıyorum. Elbette elenenler olacaktır. Bazı şeyler gerçekten safsata olabilir - ama bu konuyu tartışmaya açmak beni aşar. Ben şimdilik naif bir tutumla her şeye inandığımı itiraf edeceğim. Bir arkadaşımın söylediği gibi; "şifanın nereden geleceği belli olmaz."

Derleme - I

Şimdi bir kaç başlıkta kitapları toplayıp ufak ufak her birine değineceğim. Lütfen kendi önerilerinizi ve deneyimlerinizi benimle paylaşın. Duymayı ve öğrenmeyi çok isterim.

Eğer benim gibi, ilişkilerinizde ortaya çıkan, kendiniz gibi hissetmediğiniz yoğun duygular, yansıtmalar, kaybetme ya da terk edilme korkuları yaşıyorsanız, sağlıklı sınırlara sahip değilseniz, kendinizle bağlantı kurmakta zorlanıyorsanız (ya da kendinizle bağlantı kurmak deyince kafanızda hiçbir şey canlanmıyorsa) ilişki dinamiklerinde ortaya çıkan duygu ve davranışlarınızın çocuklukta şekillenen bağlanma şeklimizle epey alakalı olduğunu belirteyim. İster istemez öncelikle annenizle (veya ilk bakım veren kişi kim ise onunla) olan dinamiklere bir göz atmak gerekiyor. En basit haliyle kendimizi ilk bakım veren kişinin gözünden görüp tanıyoruz ve bir kimlik edinmeye başlıyoruz. Henüz ifade edemediğimiz dönemde ihtiyaçlarımızın anlaşılması ve karşılanma şekli, ileride partnerlerimize nasıl bir bağlılık geliştireceğimizin tohumunu atıyor. Bu konu ile alakalı olan ve okuyunca ufkumu açan aşağıdaki kitapları tavsiye ediyorum. Bu kitaplardan kısaca bahsederek geçeceğim. Küçük bir google araması ile kitapların detaylarını öğrenebilirsiniz. İlk dört kitap bilimsel temellere oturuyor. 



Bağlanma ve Annenin Duygusal Yokluğu, bağlanma biçiminizi keşfetmeniz, sebeplerini anlamanız, yürümeyen ilişkilerinizde neyin yürümediğini anlamanız, sağlıklı bir ilişkiyi nasıl kurabileceğiniz gibi konulara değiniyor. İkisi de çok anlaşılır bir dille anlatıyor derdini.

Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları, sağlıklı sınırlar çizebilmek ve özellikle son kısmında ebeveynlerle kurmak istediğimiz ilişki tarifi açısından eşsiz bir kitap.

Nihan Kaya'nın Alice Miller'dan ilhamla yazdığı İyi Aile Yoktur kitabı aile dinamikleri tespitlerini yüzümüze bir bir vuruyor. Zamanında Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü'sünü toplumsal totalitarizm konusunda bir aydınlanma yaşayarak okumuştum. Bu kitap benzer bir etkiyi aile konusunda yaptı diyebilirim (Zaten diğer kitabının da adı İyi Toplum Yoktur - henüz okumadım). Bütün Çocuklar İyidir, aynı konunun çocuklara anlatıldığı bir biçimi. Kısa bir kitap. Inner Child (İçimizdeki küçük çocukla iletişime geçme) çalışması yapmak istiyorsanız, bu kitabın dili çok uygun.

Birlikte İyi Hissetmek, birazdan aşağıda değineceğim aynı yazarın İyi Hissetmek kitabının ilişkiler özelinde yorumlanıp kısaltılmış bir biçimi. Eğer İyi Hissetmek kitabını okuyup faydalandıysanız ve ilişki dinamiklerine aynı bağlamda bakmak isterseniz okuması çok kolay.

İlişki Sanatı ise diğerlerinin yanında bilimsel bağlamdan kopuk, spiritüel bir alana kayan kitap. Farkındalıklı İlişki (Conscious relationship) denilen -ve benim de yaşamayı çok arzuladığım- bir ilişki türünü nasıl sürdürebileceğimize dair iç görü sağlıyor. Ön yargısı olanlar için yazarlarının Osho'cu bir gelenekten geldiğini belirteyim.


Yaşadığınız her zorluk çocukluk şartlanmalarından kaynaklanmıyor olabilir. Önceki kuşaklardan genetik aktarımla da bazı travmaları devraldığımızı artık biliyoruz. Seninle Başlamadı kitabını okuyup uygulamaları yaptığımda inanılmaz güçlü bir çözülme yaşadım. Buna daha önce bir blog yazımda değinmiştim. Özellikle uygulamalarını atlamadan ve tek tek yaparak kitabı okumanızı çok isterim. Henüz okumasam da epey faydalı olduğunu duyduğum Bert Hellinger kitapları ile Liebermeister'ın Sevginin Kökleri kitabını da bu kısımda anmak iyi olacak.



Eğer hayat amacınızı yitirmiş, kendinizi kaybolmuş hissediyor ve bir çeşit depresyon geçiriyorsanız, aşağıdaki kitapların yardımı olacağından eminim. İyi Hissetmek kendisini zaten kanıtlamış bir başucu kitabı; 80'lerden bu yana hala geçerliliğini koruyor olması da takdire şayan. Hayatı Yeniden Keşfedin ve Mod Terapisi kitaplarını okuyarak Şema Terapi olarak adlandırılan bir alana girip kendinizle ilgili bir çok karanlık noktayı aydınlatabilirsiniz. Özellikle duygusal ihtiyaçları karşılanmamış içimdeki çocuğun çeşitli hallerini Mod Terapi sayesinde öğrendim. Hayatı Yeniden Keşfedin de -ismi her ne kadar kötü kişisel gelişim kitaplarını çağrıştırsa da- gerçekten de kendimle ilgili yoğun bir keşif sürecine girişimi başlatan kitap olmuştu. Kitaplardaki yazılı uygulamaları mutlaka yapmanızı tavsiye ediyorum. Şemalarla ilgili uzunca yazmak isterdim aslında ama bu kitap oradayken ve onu okumak varken burada yazacağım her kelime beyhude kalacak.




Ruhun Kaygan Kumları depresyonla ilgili bakış açınızı değiştirebilecek Jungcu bir kitap. Aynı yazarın Satürn'ün Gölgesinde kitabı da erkeklik arketipleri üzerinden ruhun yaralanması ve iyileşmesini konu alıyor (Ünlü Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabının erkekleri merkeze alan kısa bir versiyonu diyebiliriz belki). Buraya fotoğrafını koymadığım ve bildiğim kadarıyla Türkçe'ye çevrilmeyen diğer J. Hollis kitabı da The Middle Passage: From Misery to Meaning in Midlife / Orta Yaş Geçidi: Sefaletten Hayatın Anlamına, bu konuda iyi bir kitap.

Jung'un adını anmış ve arketiplerden konuşmuşken Kahramanın Sonsuz Yolculuğu kitabına değinmeden geçemeyiz. Doğrusu bu okuması biraz zor bir kitap; öte yandan hayat deneyimlerimizin, bilinç dışının ortaya çıkma mücadelesinin ve bunun sonucunda bireyleşme dediğimiz sürecin hem insanda hem de insanlık tarihindeki alegorik yansımasını çok iyi ele alıyor. Yaşadığınız bir depresyon sürecini, kötücül bir canavarı öldürmek için karanlık mağaraya giren bir kahramanın yaşadıklarına benzetmek çok yerinde olur. Mağaradan armağanlarla, olgunlaşmış ve dönüşmüş bir yetişkin olarak çıkmanız çok mümkün. Ki en nihayetinde hayatınızın kahramanı siz değil misiniz?

Viktor E. Frankl'ın kitabı, diğer kitapları okuduktan ve belirli bir kalıp edinmişken bunu yerle bir eden, hiç bakmadığım bir yönden yaşamımı ele almamı sağlayan muhteşem bir eser. Kendi geliştirdiği Logoterapi yöntemini ve Nazi kamplarındaki hayatını anlatıyor İnsanın Anlam Arayışı'nda. Kurtulma oranının yaklaşık 25'te 1 olduğu bir cehennemden kurtulup, oradaki deneyimini psikoterapi alanına aktarmasının tüm dünya için bir nimet olduğunu düşünüyorum.






Nefs Yolu benim için gerçekten özel bir kitap. Bugüne kadar deneyimlediğim ya da duyduğum bir çok çalışmanın (Çember, The Way of Council, Rüyalar, Şiddetsiz İletişim, Vision Quest / Görü Arayışı ve çok daha fazlası) ve hatta uzun uzun oturup bir Tilki ile arkadaşlık kurma çabalarımın hepsinin tek bir kitapta karşılığını bulmuş oldum. Eğer bir kitap yazacak olsaydım bu kitabı yazmak isterdim. Kitapla ilgili tek kötü şey, çevirinin çok kötü olması. Bu kadar dobra söylemekten imtina ederim normalde, fakat maalesef böyle kıymetli bir kitaba yakışmayacak kadar kötü. Eğer İngilizce biliyorsanız orijinal dilinden okumanızı tavsiye ederim. Ya da en azından okurken lütfen sabır göstermeye çalışın (Ayrıca kitabın bilimsel bir temeli olmadığını da ifade etmeliyim). Flora dizisinden çıkan diğer kitaplar gibi bu kitabın da armağanı çok büyük.  İngilizce'de ruh kelimesini ifade eden iki kelime vardır; spirit ve soul. Spirit daha bütüncül ve kapsayıcı bir ruha işaret eder, bizi Tanrı'ya bağlayan yol gibidir. Soul ise size ait olan biricik ruhunuzu kasteder. Dışarıya değil içeriye (bilinç dışına) açılan kapıdır. Bu kitapta Nefs olarak çevrilen Soul'un sizi bu dünyada ete kemiğe bürümesinin bir sebebi var. İfade etmek istediği, ortaya çıkarmak istediği bir şey var. Charles Eisenstein'ın bir yerde söylediği gibi; "yaşamın amacı yaşamdır." Bu amacı bulmak için çoğunlukla doğa temelli yaşayan halkların ritüelleri ve kültürlerinden çıkan uygulamalar anlatılıyor.





Eckhart Tolle'ü tanımayan kalmamıştır herhalde. Ünlü konuşmacılar serisinden (Osho, Krishnamurti, Mooji, Alan Watts gibi...) bir başka sima. Oldukça sempatik bir insan, Youtube'dan konuşmalarına bakabilirsiniz. Meditasyon ile anlatılan şeyin modern hayattaki karşılığını çok güzel ele alıyor ve yaşamımızın amacını yine anda bulmamız için iyi bir rehberlik sunuyor. Yanlış hatırlamıyorsam kitapta bir tane meditasyon benzeri uygulama vardı ve hala bu uygulama aklıma gelir, sık sık yaparım. Var Olmanın Gücü dediği şey, tam da o nefesi aldığımda hissettiğim şey.

Dört Anlaşma, çok yalın ve akıcı bir kitap. Toltek Şamanlarından gelen bilgeliği adında söylendiği gibi dört madde ile inanılmaz yalın bir şekilde anlatıyor. Dört basit görünen anlaşma, ancak yaşamı dönüştürmek için çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bu basit anlaşmaları kendimle yaptım ve uymaya gayret ediyorum. Hiç de kolay olmuyor doğrusu.



Meditasyonun faydaları konusuna hala ikna olmadyısanız ve bilimsel referanslara ihtiyacınız varsa -sadece meditasyon özelinde- Mindfulness kitabına bakabilirsiniz. Bu konuyu sade bir şekilde ele alıyor. Bu alanda Türkiye'de yazılmış ilk kitaplardan birisi sanıyorum. Eminim daha sonra basılan ve konuyu da daha detaylı ele alan çok kitap vardır.



Eğer bilimsel yazılar okumaktan mutlu oluyorsanız, benim de hâlâ okuduğum Beden Kayıt Tutar'ı size hararetle tavsiye ediyorum. Travmanın ne olduğundan, son yüzyıldır psikoloji, psikiyatri ve psikoterapi alanında neler olduğuna, en güncel araştırmaların sonuçlarına kadar devrim niteliğinde bir kitap. Bu kitabın istinasız herkesin okuması, her çocuğa buradaki bilgilerin öğretilmesi gerektiğine inanıyorum.Meseleyi bilimsel bir çerçevede bu kadar derli toplu ele alan bir kitap okumamıştım sanırım. Sadece notlar ve kaynakça kısmının 50 sayfa olduğunu belirteyim. Okuması çok kolay değil, fakat kendimizi tanıma konusunda sinirbilimin hayrete düşüren keşifleri var. Eğer herhangi bir travma mağduruysanız (ki hele Türkiye'de olmama ihtimaliniz epey az) mutlaka kitabı bir kurcalayın. Ayrıca bu kitabı okumak için illa bir travmanız olmasına da gerek yok.

Boşluk Hissi, bildiğimiz anlamda travma yaşamanın dışında, bir de ihmal kaynaklı problemleri ele aldığı için çok kıymetli bir çalışma. Yaşadığımız her problemin sebebi bize bir şey yapılması olmayabilir. Bazen de bazı şeyler yapılmadığı için hayatımızdan doyumsuz, mutsuz olabiliriz. Yazarın genellikle klasik psikoloji ve terapi yaklaşımlarında gözden kaçtığını vurguladığı bu boşluk, ihmal sebebiyle gerçekleşiyor olabilir.




İnsan çaresiz kalınca her şeyden medet umar hale geliyor demiştim. Buradaki iki kitap, normalde destek almayı hayal dahi edemeyeceğim bir çok başlıktan iki tanesini temsil ediyor (diğerleri; tarot kartları, astroloji  ve çeşitli kanallık ile yorumları okumak).

Yaşadığım depresyonu anlamlandırmaya, sınırlarımı çizmeye ve bilinç dışımdan yükselen şeyi (isterseniz Nefs Yolu'ndaki tabirle Nefs'imin beni çağırdığı şeyi) anlamlandırmak için, kendimi bildim bileli ilgilendiğim rüya yorumlamaya da merak saldım. Elbette bu konuda öncü olan Jung'un Rüyalar kitabı ile başlamak doğru tercih oldu. Kitapta bir danışanının uzun bir zaman aralığında gördüğü onlarca rüyayı yorumlayan Jung, yaklaşımıyla açıkçası beni hayretler içinde bıraktı. Derin bir mitoloji ve simya bilgisi olduğu için zaman zaman referansları anlamakta güçlük çeksem de, genel olarak bir rüyanın nasıl yorumlanacağına dair bir iç görü veriyor kitap. Öte yandan "insan kendi rüyalarını yorumlayamaz, illa objektif ve mümkünse uzman birine ihtiyaç var" derler. Ben kendi rüyalarımı bir psikoterapi gibi değil, bilinç dışımla bir iletişim kurma isteği ile yazıyorum ve orada akmakta olan hikayeyi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyorum. Bilinç dışımızda zengin bir hazine var ve bu kitap bize bir adet anahtar veriyor. Depresyondan sıyrılmaya başladığımda özlediğim bir güce ve cesarete yeniden kavuşmaya başladım ve böyle bir cesaretle de rüyalarıma bakıyorum şimdi.

Diğer bir rehber, I Ching olabilir. Özellikle Biblos baskısını tavsiye ediyorum, çünkü girişinde yine Jung'un harika bir önsözü var ve açıklamalar detaylı. Kabaca I Ching bir çeşit fal kitabıdır diyebiliriz. Doğrudan elinize alıp okuyacağınız bir kitap gibi değil de, arada sırada bilgeliğine danışmak istediğiniz Çinli ve kadim bir rehber gibi düşünün bu kitabı. 3 adet para atarak derin sembolik cevaplar alırsınız. Bunların kuantumsal bir evren ve eşzamanlılıkla olup olmadığını tartışmanın dışında bırakıyorum. Ben aradığım cevapları defalarca buldum. Ama kimileri rahatlıkla safsata kategorisine indirgeyebilir. Dedim ya ben her şeye inanıyorum. Zira Jung'un önsözde belirttiği gibi, bilinç dışımızda zaten var olan bir bilgiyi açığa çıkartıyor olabiliriz.

...

Bunlar son 2 yılda yararlandığım kitaplar. Ancak sadece kitaplardan faydalanmadım. Bu süreçte bir çok instagram ve youtube paylaşımı bana büyük fayda sağladı. Beyinlerimizde bilginin işlenme şekli tıpkı doğadaki gibi. Nasıl ki aynı yoldan sık sık gidildiğinde orada bir patika oluşuyor, düşünme biçimlerinizi değiştirmek için de sık sık yukarıdaki kitaplarda anlatılan "sağlıklı yaklaşımlara" düzenli olarak maruz kalmak iyi olabilir. Özellikle de saatlerimizi geçirdiğimiz sosyal medyada kimleri ve neleri takip ettiğinizi ayarlayarak bunu yapabilirsiniz. İnanın bu hesapları takip etmek dünyayı gezen insanların yarattığı bir şeyler kaçırıyormuşsunuz algısından daha tatminkar oluyor.

Derleme - II

Self-healing kapsamında takip ettiğim ve nitelikli bulduğum hesaplar da burada. Maalesef çoğunluğu İngilizce. Bildiğiniz Türkçe kaynaklar varsa paylaşıp katkı sağlayabilirsiniz.

İngilizce paylaşım yapan hesaplar:
- Dr. Nicole LePera'nın the.holistic.psychologist sayfası bu konudaki en bilinen sayfa olabilir. Bunun Türkçe verisyonu da var.
- The Gottman Institute ilişkiler konusunda bilimsel verileri paylaşan bir sayfa.
- Rising Woman ve Evolving Man adlı iki sayfa, çocukluk travmaları, farkındalıklı ilişki gibi konularda muhteşem paylaşımlar yapıyorlar.
- Inner Child hatırlatmaları ve self-regulation (duygularını düzenleyebilme) gibi konularda Katie Crosby
- Yung Pueblo ve Neil Strauss çok yalın paylaşımlarıyla bir çok hatırlatma yapıyor.
- Justin Martin paylaşımlarını severek takip ettiğim bir çift terapisti
- Erkeklik konusu özel olarak pek fazla gündeme alınmıyor. Evolving man dışında takip ettiğim bir kaç sayfa sacredsonsjakewoodard ve jeddyzuma
- Kristina Furia'dan benzer konularda bir sürü hatırlatma
- Carl Gustav Jung'dan alıntılar için şuraya,

Türkçe paylaşım yapan hesaplar:
- Dr. Nicole LePera'nın the.holistic.psychologist sayfasını gönüllü olarak Türkçe'ye çevirenler var.
- Nihan Kaya'nın instagram sayfası
- Yas duygusu özelinde Sepin İnceer'in instagram sayfası. Ayrıca Stephen Jenkinson'ı da takip etmek lazım fakat Türkçe kaynak pek yok. Yas deyince aklıma geldi Filiz Telek de bu aralar bu konuyu çalışıyor sanırım
- Ayrıca benzer alanlarda paylaşımlar yapan ve severek takip ettiğim Yaprak'ın instagram sayfası da burada.
- Paylaşımlarını çok sevdiğim Kardelen C. Ergin
- İlişkiler konusunda bilimsel araştırmalara dayanan özet bilgiler için Yakın İlişkiler
- Türkçe paylaşımlar yapan Jung'cumuz Didem Çivici için de buraya , arketiplere dair Efe Elmas paylaşımları için de şuraya 
- Dişi bilgelikle alakalı güzel çalışmalar yapanlar var mesela Bilge İnal ve Gizem Onay. Eril alanda Türkiye'de benim bildiğim böyle çalışmalar yapan kimse yok. Bildiğiniz varsa bana da haber edin lütfen, hemen tanışayım.
- Eril ve dişil enerji alanlarına dair Didem Öztabak
- Funda Battle da takip etmeye kesinlikle değer.
- Şamanik konulara yakın hissediyorsanız 7tohum ayrıca sitesinden ücretsiz indirilen bir kitabı da mevcut. Güzel meditasyon uygulamaları var.

6 yorum:

  1. Bhagavad Gita'nın öğretisi (Damla Dönmez çevirisi) tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, ilk fırsatta bakacağım. Daha önce Bhagavad Gita'yı okumuştum aslında. Ama uzun zaman oldu, tekrar üzerinden geçmek çok iyi olacaktır:)

      Sil
  2. iyi bi okuma listesi ve hislere tercüman olan bir yazı. teşekkürler. Patanjali Yoga Sutra da dolaylı yollardan yardımcı olabilir!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler yorum için. Yıllar önce Yoga eğitmenlik eğitimi almıştım, o zaman epey okumuştum sutraları. Ama şimdi bir de böyle bir perspektiften bakmak faydalı olacaktır eminim. İyi hatırlatma oldu...

      Sil
  3. Sağolasın bütün bu paylaşımlar için. Verdiğin birkaç referansa bakacağım kısmetse. Kendinle bağlantı konusu benim için de canlı tam neresinde olduğumu kestiremeden. Belki zaten bi dalmış çıkmışsındır sularına, Engin Geçtan - Hayat diyeyim ben de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Engin Geçtan, ne zamandır okuyacağım, hep başka kitaplar giriyor araya. Listemde var. İnsan Olmak kitabını okuyacaktım ama Hayat'a da bakacağım şimdi. Teşekkürler Barış, öneri için.

      Sil