(17 Ocak 2012 yer belirtmemişim. Fakat o tarihlerde Eskişehir'de yaşıyordum.)
(Güncel not: Yine eskilerden bir rüya paylaşıyorum. Eski notlarımdan buldum. O tarihlerde yazdığım rüyalarda çok daha fazla betimleme, net görüntü ve ayrıntılar olması şaşırtıcı. Öte yandan, not aldığım rüyaların sayısının çok az olması da dikkat çekici. Son 1 yılda ise o kadar çok rüyamı not almışım ki...)
Rüyanın başında dağdaki bir çiftlik evine ilerliyorum (bizim evimiz olduğunu biliyorum ama sahip olduğumuz evden çok daha farklı bir ev bu). Yanımda birisi var, kim olduğunu bilmiyorum. Gece, eve yaklaşınca evin tam üzerinde bir UFO olduğunu görüyorum. Ağabeyim aklıma geliyor, eve koşuyorum. O da koşarak dışarı çıkıyor. Uzaylılardan bir kaçma sahnesi yaşıyoruz. Sonrasında dünyanın sonunun geldiğini kabulleniyoruz bir şekilde.
Buradan sonrasında ağabeyim yok. Bundan sonraki kısım aynı duygunun devamını taşımasına rağmen, sanki farklı rüyalar gibi. Belki ikinci bir rüyadır.
Dünyanın sonunun geldiğini öğrendiğim için çok mutlu oluyorum. Nükleer bir facia ile her şeyin bir anda biteceğini sanıyorum. O nedenle eve gidiyorum (UFO hala çatıda). Bu arada dünyanın sonunun geldiğini o UFO'lardan öğrenmişiz. Eve gidince, artık bunun son olduğundan o kadar eminim ki, klima gibi kocaman bir cihazın karşısına geçiyorum, bu alet radyasyon yapacak ve güya aniden öleceğim. Gözlerimi kapatıyorum ve radyoaktif bir ışık bekliyorum. Ve bunu istiyorum da. Ama ışık gelmiyor. Gözlerimi açıp bakıyorum, değişen bir şey yok. Tekrar kapatıyorum, sonra bir ışık geliyor, fakat yine de ölmüyorum. Bu arada dışarıdaki, dünyadaki tüm insanların da bir kaosa sürüklendiğini biliyorum. Sonra bir an geliyor. Kaosun başladığı an. O an başlayınca klima da çalışıyor. Aniden olmuyor, ağır ağır ortalık ısınıyor. Sonra klimaya dönük tarafımın yandığını hissediyorum. Sol yanım, sol bacağımın yüzü, sol ayağım... Hatta bedenim yanma derecesine gelince o uzuvların üzerinde alev çıkıyor ve çektiğim acıdan dolayı derhal diğer tarafımı dönüyorum. Vücudumda radyasyon yanığı izleri oluşuyor. Bunlar sigara yanığı gibi, koyu renkli delikler. Özellikle sağ tarafımı dönünce hemen ölmek istediğim için uzun süre dayanmaya çalışıyorum. Sağ dizim kömür gibi simsiyah oluyor ve çok acı çekiyorum. Sonra penisim de alev alıp yanıyor. Saçlarımın da yandığını ve çıkan kokuyu hissediyorum. Koku o kadar gerçek ve keskin ki, yanık plastik kokusu gibi. Bunu çok gerçek bir şekilde hissettim. Ama sonra ölemiyorum işte. Kalkıyorum ve (başta hiç kimse olmayan evde) kaotik bir şekilde başka insanların da var olduğunu görüyorum. Ya da ben bir odadan çıkınca insanların içine düşüyorum. Kimi insanların alışveriş yerlerine vs. saldırdığını biliyorum. Klasik bir Holywood filmindeki kaos sahnelerini düşünün. Evdeki insanların bir kısmı kalan zamanını iyi geçirmeye çalışıyor, ya da bir kısmı sağa sola saldırıyor. Tanıdığım yüzler görüyorum. Bir ara bu radyoaktif etkiden daha güçlü bir ölüm yolu bulmak istiyorum. Uçurumdan atlamak gibi şeyler düşünüyorum. Dışarıda herkes ölümden kaçarken buna gitmek isteyen tek kişi benim. Bu arada penisim yandığı için yok ve sağ bacağım korkunç bir halde, ayrıca keskin şekilde yanık kokuyorum. Ama beni gören insanlar şaşırmıyor hiç. Onlara ölümden korkmamaları gerektiğini anlatmak istiyorum, panik olmayın demek istiyorum, fakat anlatsam da faydası olmayacağını biliyorum, bu nedenle kendi işimle ilgilenmeye karar veriyorum. Bir kıyafet gibi bir şeyler buluyorum, kafama huni gibi bir bere takıyorum. Topallayarak yürüyorum ve o evden çıkıyorum. Topallıyorum, çünkü sağ dizim simsiyah ve aksıyor. Dışarısı yine kaotik. Bir ara annemi arıyorum, ne yaptığını soruyorum. Alışverişe gidip parasız alışveriş yapmış, çünkü ne kredi kartı, ne çalışanlar, hiçbir şey yok, düzen tamamen bozulmuş durumda. Eve bir sürü ton balığı almış, "Balık yiyoruz abinle," diyor. Sesi mutlu geliyor, ama ben şaşkınlıkla karışık rüyamda ağlıyorum.
(Ayrıntılar)
Yandığımı hissettiğim zaman ondan kaçmıştım ve işte bu nedenle hem cesaret eksikliği hem de hayal kırıklığı yaşadım. Anlık bir acıya katlanmayı beklerken ağır ağır yanmaya cesaret edemedim.
Bir ara G. ablayı da o kaosun içinde gördüğümü anımsıyorum ama nasıl ve neden bilmiyorum. Bir sürü tanıdığım kişi olduğuna çok eminim, ama uyanınca bunların hepsini unuttum.
Uyandığımda oldukça tuhaf hissediyordum, etkisi geçmeden yazmak istedim, yine de bir çok ayrıntı yitip gitti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder