(21 Şubat 2020 Eskişehir)
Bir yaz kampı gibi, nehrin kenarında bir yerdeyiz. Sanki okul bizi oraya götürmüş. Başımızda da bir beden eğitimi öğretmeni varmış. Bir ara nehirde yüzmek için serbest bir zamanımız oluyor. Bazı merdivenlerden inip yapılardan geçiyorum ve nehrin kenarına ulaşıyorum. Nehir yeşil renkli ve Porsuk'tan daha geniş; yaklaşık iki katı. Ayrıca çok derin görünüyor. Bu sırada şiddetli bir yağmur başlıyor ve yavaş yavaş fırtınaya dönüşüyor. Nehir giderek korkutucu görünmeye başlıyor. Nehirde oluşan dalgaları görebiliyorum. Dalgalar giderek büyüyor, şiddetleniyor. Nehire girmekten vazgeçiyorum.
Meğer H. de oralardaymış (Beğendiğim, pek tanımadığım ve yaşı benden hayli küçük bir kadın bu). Oturduğum şezlongta onun eşyaları da varmış: Çantası, bir kaç defter ve kitap. O da nehre gireceği için üzerini değiştirmeye gitmiş. Defterlerden bir tanesinin onun günlüğü olduğunu anlıyorum. Acaba benimle alakalı bir şeyler yazmış olabilir mi diye merak ediyorum ve defteri kurcalamaya başlıyorum. Yaptığımın doğru olmadığının farkındayım, yine de merakım ağır basıyor.
Tanıştığımız günü bulmaya çalışıyorum -çünkü yazdıysa o gün benimle alakalı bir şeyler yazmış olmalı diye düşünüyorum. O sayfayı ararken hiç adıma rastlamıyorum defterde. Sonra tanıştığımız günün 4 Ağustos olduğunu hatırlıyorum -ya da sayfayı bulunca anlıyorum (Ve daha da ilginç olan 4 Ağustos H.'nin doğum günü). Tam sayfayı buldum, acaba ne yazıyor diye bakarken H. geliyor ve elimde defterle yakalanıyorum. "Bunu nasıl yaparsın?!" diyor şiddetle. Durumu ona izah edebilirim diye düşünüyorum, ama bu mantıklı değil, duygularımdan da bahsetmem lazım, yani durumu izah etmek kendimden bahsetmek, kendimi açmak demek. Sonrası bulanık. Bunu düşünürken uyandım, yahut rüya burada sona erdi...
Bu fotoğrafa oldukça benziyordu nehir kenarı. Sadece hava daha karanlık - akşam üzeri. Ve nehirde yarım insan boyu dalgalar... |
*Önceki rüyalarımda sıkça karşılaştığım büyük su kütlesi (bazan nehir, bazan okyanus, bazan boğaz) bir korkutucu unsur olarak yine yer alıyor (okyanusa girmiş, fakat derinlikten ve karanlıktan ürkmüştüm, bir evden boğaza bakıyor ve fırtınada kabarışını izliyordum, burada ise nehre hiç girmiyorum). Ayrıca mistik Karanlık'ı üzerime çektiğim büyük su kütlesi yerine Orman metaforu olan rüya ile de çokça benzerlik taşıyor.
**İkinci benzerlik, üç ayrı rüyada da beğendiğim kadınların yer alması. Bu, onlarla gerçek hayatımda ne kadar temas içinde olduğumdan bağımsız şekilde oluyor. Birisinde eski sevgilim, birisinde görece yakın bir arkadaşım, birisinde ise pek az tanıdığım bir başka kadın. Tek ortak özellikleri onları beğeniyor olmam gibi görünüyor. Anima arketipine çalışmam gerekiyor belli ki...
***Her rüya için ortak görünen ise şu; kadınlarla (yahut kendi dişil tarafımla) kurduğum ilişki ile karanlığın yahut beni tedirgin eden doğa olaylarının arasında gözle görülür, kuvvetli bir ilişki var. Halbuki dişil yönlerimle ilişki kurabilmek konusunda başarılı olduğumu zannediyordum. Yanılıyor olabilirim. Ya da bu rüyaları bambaşka bir sebepten görüyor olabilirim. Belki de dişil yanımla kurduğum bağ olması gerekenden daha yoğun, ve bir çeşit dengeleyici işlevi olan rüyalar görüyor da olabilirim. Henüz bunu çözemedim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder