Porsuk kenarı gibi, ama İzmir'deyiz. İkisinin karışımı bir yer. Kış. Etrafta kar var gibi, ya da çok soğuk. Sanki bir yerlerde çalışıyorum da öğle arasında yemeğe çıkmışım gibi. Öncesi bulanık. Eski sevgilim C. ile öğle yemeğine oturmuşuz. Bir restoranın ikinci katı, çay manzaralı. Nasıl oldu da buluştuk? Bilmiyorum. Olağan geliyor her şey. Önceden konuşup yemeğe sözleşmişiz ve doğallıkla gelmişiz. Bir süre sonra ağabeyim telefon ediyor. O da, bizim oturduğumuz yerden daha ileride başka bir restorana oturmuş. Keşke haberleşseydik beraber otururduk diye düşünüyorum. Hadi gel bize katıl diyorum. Çıkıp geliyor. Onu karşılamak için aşağıya iniyorum. Porsuk'un (ya da ona benzeyen bir çayın) kenarındayız. C. yukarıda masada oturmaya devam ediyordu. Uyandım.
...
Üstteki rüyadan önce bir başka rüya. (Yine) Bir fırtına var. Yanımda bir mentor / hoca var. Biraz üniversitedeki hocam A.'yı andırıyor. Ama o değil, bana mentorluk eden bir çok kişinin karışımı gibi. Hepsinden bir şeyler var bu kişide... Bütün sınıf bir yere gidiyoruz. Kırsalda bir yere benziyor. Sanki bir çeşit gezi ya da ziyaret. Sınıfımdaki herkes yaş olarak küçükler, ortaokul ya da lise öğrencileri gibi. Ben ise o gruba ait olmama rağmen şu anki yaşımdayım. Orman gibi, belki, daha küçük, bir koruluğun yanından geçip daha açık bir alana yürüyoruz. Sonra bir fırtına çıkıyor. Bir yere sığınmamız gerek. Oralarda yaşayan arkadaşım S.'yi anımsıyorum ve grubu o yana yönlendiriyorum. Bunu yaparken kendim karar alıp kendim yönlendiriyorum grubu. Mentor şimdi kayboldu... Umarım S. evindedir. Fırtına şiddetlenmeden eve varıyoruz ve S. evde. Bizi içeri alıyor. Kocaman bir galeri ya da sanat stüdyosu gibi bir ev bu. Çok uzun beton duvarları var, adeta bir sığınak gibi. Tam ihtiyacımız olan şey. S. ile sohbet etmeye başlıyoruz. Dışarıda fırtına şiddetleniyor, içeride bunu deprem gibi hissediyoruz. Fakat ne bana, ne de yanımda gelen küçük arkadaşlarıma bir şey oluyor. Güvendeyiz.
...
En üstteki rüyadan sonra defterimi açıp yarım yamalak hatırımda kalanları yazdım ve tekrar uyudum. Bu sefer çok daha bulanık bir rüya. Bir tatil kasabasındayım. Yine bir grupla beraber gitmişiz, ama gruptan kimse etrafımda değil. Bir macera var, ne olduğunu hiç anımsamıyorum, sadece sahilin gerisindeki karmakarışık labirent gibi yapılardan geçip değişik yerlere girip çıkıyorum ve tanımadığım insanlarla bir münasebetim oluyor. En sonunda o macera her ne gerektiriyorsa onu hallediyorum. Kış mevsimi olmasına rağmen havanın ne kadar sıcak olduğuna şaşırıyorum. Ve kendimi bir çeşit ödüllendirme fikri geliyor: Denize gireceğim. Bu sırada (geçmişte bir dönem yakınlaştığımız, kısa süren ve tuhaf bir sevgililik hali yaşadığım) D.'nin sahilde olduğunu hatırlıyorum. Beraber geldiğimiz grubun bir parçası o da. Onun yanına gidiyorum ve şevkle, "hadi denize girelim," diyorum. Kabul ediyor. Kalkıp sahilin öbür ucuna yürümeye başlıyoruz. Yoldayken D. denize girmek için hiç uygun kıyafetinin olmadığını söylüyor. "O zaman," diyorum, "kasabaya gidelim ve sana uygun kıyafet alalım." Kasabaya doğru yöneliyoruz. Uyanıyorum...
...
Dün akşam meditasyonum öncesinde, yeni ay olduğu için astroloji yorumları dinledim biraz. Eski sevgili C. ile alakalı hâlâ bırakamadığım kimi tortuları fark ettim. Bunları da bırakmamın gerekliliği birden yüzüme çarptı. O yana bakmadığım için tam hissedemediğim bazı duygular kendilerini gösterdiler ve onlara tam olarak hissedebilmek için teslim oldum. Bu hadiseyi de yeni aya bağladım. Duygusal olarak yoğun, ancak daha fazla bırakabildiğim için şükrettiğim bir pratik oldu. En üstte yazdığım rüyada, bir yemek masasına karşılıklı oturabilmeyi buna bağlıyorum. Daha önceki rüyalarda anlattığım özlem, karamsarlık, melankoli, şüphe, kaygı ya da benzeri duygular yoktu. Ben bırakabildikçe rüyalarımda kurduğum ilişkiler de dinginleşiyor gibi geldi. Aynı şekilde yazdığım ikinci (görme sırasına göre ilk) rüyadaki fırtına, yine önceki rüyalarımla paralellik gösteriyor. Bu sefer fırtınadan kurtulabileceğim bir sığınak bulabiliyorum. Ayrıca mentor kayboluyor ve sanki rehberliği ben devralıyorum. Böylece hem kendime hem arkadaşlarıma bir sığınak buluyorum. Eğer bu fırtına kendi içimde yaşadığım ve yüzleşmekten korktuğum şeyleri imliyorsa, artık onlarla nasıl başa çıkacağım konusunda daha bilge bir yerde olabilirim. Korku ve kaygıyı bastırmıyor, bilakis, onlara, sorumluluklarını alarak, hissedilmeleri için alan sağlıyorum. Arkadaşlarımın küçük ama benim kendi yaşımda olmam, bahsettiğim açıklamayı güçlendiren bir metafor olarak yorumlanabilir.
Kısacası, şifalanıyorum. Belki de olgunlaşıyorum. Yahut ben öyle zannediyorum...
...
Balık yeni ayında özlemle bilinmeyene uzanırken şu şarkı düşüyor hatırıma:
...
Balık yeni ayında özlemle bilinmeyene uzanırken şu şarkı düşüyor hatırıma:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder